Dun oyle bir gundu ki, anlatacak cok sey var.
Uzun zamandir burada bir sey yazmadigimi farkettim ve tum bu yasananlar beni bugun burada yasananlari tum detaylariyla yazmaya itti.
Nereden baslasam bilmiyorum. Amerika beni oldukca zorluyor. Herkesin o “American dream” algisi aslinda o kadar gercekten uzak ki.
Dun gune cok normal bir sekilde basladim. Kahvaltimi yaptim ve disari attim kendimi. Ailemle goruntulu konusuyorken bir anda bekledigim telefon geldi. Internet ile ilgili bir kurulum yapmamiz gerekiyordu ve birden telefon konusmasinda eve gitmek zorunda kalmak gibi bir durumla karsilastim. Eve gittigimde tum bu kurulum islemleri ile ugrastik ve ben sonrasinda tekrar evden ciktim. Islerimi hallederken arkadasim beni acil olarak yanina cagirdi. Cani sikkindi ve beni yaninda istiyordu. Islerimi birakip hemen yanina gittim. Aglamali gulmeli birkac saat gecirdik ve beklemedigim bir telefon geldi. Arkadasim agliyordu. Ne oldugunu anlayamamistim. Ev arkadaslarimizdan birinin calistigi esnada, arabasinda bir teyze bayilmisti. Arkadasim ambulans cagirmis, kendisine hastaneye ve eve kadar eslik etmisti. Teyzeyi evine biraktigi esnada cok duygusal anlar yasamis. Teyze, “ hastaneden geliyorum, doktor zaten fazla bir omrum kalmadigini soyledi. Yalniz yasiyorum su an ve yalniz olecegim. Insallah obur hayatimda senin gibi biriyle tanisirim.” Demisti. Arkadasimin anlattigina gore bu noktadan sonra ne diyecegini bilmememis, ihtiyaci olmasi dahilinde mutlaka kendisine soylemesini rica etmisti. Mutevazi teyzemiz kibarca gerek olmadigini soylemis ve ayrilmislar.
Bundan sonraki surecte beni telefonla arayan arkadasim durumu bana aktardigi sirada, diger arkadasimizin durumdan cok etkilendigini ve gozyaslarini tutamadigini su anda da iyi hissetmedigini soyledi. Tum bunlar anlatilirken ne bana aktaran kisi nede ben gozyaslarimizi tutabilmistik. Hemen eve geri don bende geliyorum dedim ve telefonu kapattim. Beraber oldugum arkadasima olaylari aktarmam ile adeta gozyaslarina bogulmustuk. Bir seyler yapilmaliydi, boyle olmazdi. Arabaya atladigim gibi eve geri dondum.
Eve geldigimde 3 kisi evdeydi ve cok bitik durumdaydi. Ortaya bir oneri attim. Bir seyler yapalim, yapmaliyiz dedim. Herkes o anki duygu patlamasi ile kabul etti. Arkadaslarimizi topladik, Kizli erkekli bir supriz planlamaya basladik. Herkes dusunu aldi, kendine geldi. Arabaya atladigimiz gibi en yakin markete gittik. Balonlar, cicekler ve cheescake aldik. Cok heyecanliydik.Nancy cok sevinecekti. Tabi bu surecte her noktayi hesaplamamiz lazimdi. Ya kapiyi acmazsa? Ya korkarsa? Ya yanlis anlarsa? Veya en kotusu ya cok heyecanlanir ve fenalasirsa? Bunlari dusunmeden edemedik. Yinede onu mutlu etmek icin her seyi goze aldik ve evine dogru yola koyulduk.
Evi hem bizim evimize hemde markete 5 dk uzakliktaydi. Bir apartman komplexinin 6. Katiydi. Kapiyi nasil acacagimizi dusunurken iceri girmekte olan birinin pesine takildik. Ilk asama tamamdi. Kucuk bir asansorle iki posta halinde yukari ciktik. Heyecanla kapisina geldik ve kapiyi caldik.
Caldik ama ses yoktu. Korktuk. Ya evde yoksa? Birkac kere daha caldik ses yoktu. En sonunda “Nancyyyyy” diye seslenmeye basladik. Iste o anda ciliz bir ses geldi kapinin ardindan.Tum bu seyler yasanirken onun yaninda olan arkadasimiz kendini tanitinca kapi yavasca acildi. Nancy bizi gordu. Arkadasimiz o anlarda taktigi sapkasini takmisti kendisini tanimasi icin. Ise yaramisti. Kapiyi belki endise ve merakla acmisti Nancy, ama ona gulerek bakan 9 piril piril genci gorunce anladi, ona gelmistik.
Bizi gorunce gozlerine inanamadi. Zaten yurumekte zorlaniyordu. Bacaklari incecik ama ust bolgesi bir o kadar agirdi.Bizi kibarca iceri davet etti. Girmek istemedigimizi, onu rahatsiz etmek istemedigimizi soyledik ama o iceri dogru yurumeye baslamisti bile. Hepimiz ayakkabilarimizi cikardik ve iceri giriverdik.
Evi tiklim tiklimdi. Pis degildi, oldukca havadardi. Sadece farkettigimiz uzere Nancy bir “istifciydi”. Bebekler, mektup yiginlari, ilac kutulari odadaki her yuzeyi kaplamisti. Oturmaya bir yer yoktu adeta. “Keske sizde oturabilseydiniz” dedi. Onu olabildigince rahat ettirmek istemistik, beklenmedik bir sekilde hayatina girdik ve onun mahcup olacagi herhangi bir duruma vesile olmak istemedik. Hepimizin isimlerini sordu, sabirla ogrenmeye calisti. Gulumsuyordu, cok mutluydu. Hepimiz ona “ biz bugun seni ziyaret etmek istedik, iyi oldugundan emin olmak istedik.Senin artik hayatinda biz variz, ne zaman istersen burdayiz” dedik. Bunlari duymak onu cok mutlu etti. O kadar mutevazi ki getirdigimiz hediyelere hep “ en sevdigim” seklinde yorumlar yapti. Bizim, acaba yanlis anlar mi? Diye dusunerek goturdugumuz, uzerinde “feel better soon” yazan balonlara bile hayran hayran bakiyordu. Ozenle kutuphanesinin ustune yerlestirmistik. Kisa bir muhabbetin sonunda kendisine fotograf cektirmek istedigimizi ve onun icin sorun olup olmayacagini sorduk. Biraz endiseli gibi geldi cunku ayakta uzun sure kalamiyordu veya belkide evin daginik olmasindan dolayi mahcubiyet hissediyordu. Bunu anlamistik ve hepimiz onu elimizden geldigince rahatlattik. Oturdugu koltuktan kaldirmadan, onundeki bir sehpayi cekerek ve mektup yiginlarini kaldirarak oturabilecegimiz bir alan yarattik. Ayaginin dibine coktuk. Karsi koltuga koydugumuz telefonun zamanlayicisini actik ve hepimiz bir agizdan tekrar ettik “ cheeeseeee”.
Ona bu fotografin hem bizim icin hemde onun icin guzel bir ani olacagini dusundugumuzu soyledik. Ona bu fotografi cerceveletip getirecektik.Bundan sonra ne zaman isterse biz orada olacaktik. Alisverisine, soforlugune kadar yardim edecegimizi soyledik. Telefon numaralarimizi verdik.O artik bizim Nancy nenemizdi.(kendisine bunu soyledigimizde “aa ben nine olacak yastamiyim?” Diyip gulmustu.71 yasinda) Kimsenin onun bu kocaman kalbini sigdiramadigi hayatta biz 9 ayri kalp olarak belirmistik kapisinda. Daha fazla kalip sohbet etmek isterdik ama onu yormak istemiyorduk.Istemeden de olsa ona hastaligini hatirlatmak bizi uzerdi. Kendisi bir ara hastaligindan bahsetmeye basladi ve gozleri doldu, nefes almakta gucluk cekebilecegini dusunduk ve hemen konuyu degistirdik. Iyiki tanimistik onu. Iyiki o gun bizim hayatimiza girmisti, bizde belki farkinda olmadigimiz duygulari canladirmisti. Hic aglamam diyen kisiler hic tatmadigi duygular yasadi. Gunun sonunda o evden cikarken, biliyorduk. Biz dogru olani yapmistik. Hepimiz ailelerimizden uzak,kimimizin ninesi yeni vefat etmis, kimimiz hic ninesini tanimamisti bile. Ona goz kulak olmak bize cok iyi gelmisti. Onun demesi uzerine bizler “Allahtan gelen bir hediyeydik”.Daha once hayatinda boyle bir sey hic yasamamisti ve biz onun en kotu hissettigi bir donemde beliriverdik kapisinda. Kapidan ciktigimiz ilk andan itibaren sabah hissettigimiz o huznun yerini icimize sigmayan bir heyecan,sevinc kaplamisti.
Bugun ben bunlari yazarken sanki her seyi tekrar yasamis gibi hissediyorum ve artik icimden aglamak gelmiyor. Yuzumde bir gulumseme ile yaziyorum bunlari. Vefa oyle bir sey ki, hic beklemedigimiz anlarda karsimiza cikar ve tum ruh halimizi degistirir. Birbirimize destek olmanin ne kadar onemli bir sey oldugunu bir kez daha anladik. Bu koskoca hayatta hayatinda kimsenin olmamasi, tek basina kalmak ,bir insanin basina gelebilecek en korkunc sey. Biliyorum belki milyonlarca insanin basina geliyor benzer konular ama bizler “act of kindness” dedikleri hareketi yaydikca, dunya daha guzel bir hale gelecek. Inaniyorum.
Gunun sarkisi: step into your power by Ray LaMontagne