Bialystok, POLAND
Amerika anılarım ile devam ettigim sonrasında Türkiye'deki kısa can sıkıcı günlerin ardından Polonyada yeni bir hayata merhaba!!!!!! En baştan başlıyorum. Yola çıkmadan daha öncesinden. Sonrasını sindire sindire anlatacağım , anlatacağım ki hiç unutmamak üzere bu satırları gömeyim buraya. Yola çıkmadan aşırı sakindim neden bilmiyorum. Ailemin arkadaşlarımın üzüntüsü bile bana acı vermiyordu sanki aslında hiç gitmeyecekmişim gibi.Haftalar öncesi başladım bavul hazırlığına Çünkü neden başlamıyım ki...... Sığmıyordu ısrarla hiçbir şeyim. Aslında umursamam gereken şeylerin özleyecek olacağım ailem ve arkadaşlarım hatta yaklaşan sorumluluklarım olması gerekirken ben götüreceğim bot sayısını düşünüyordum. Ne komik. Bazen insan anlık olarak düşünmesi gereken hissetmesi gereken şeylerin farkına varamıyor. Olsun. Gelelim sonrasında olanlara. Her şey hazır gidiyorum. Birlikte gideceğim kişiyi bile doğru dürüst tanımıyordum. Yeni bir hayata, bambaşka bir ülkeye merhaba demeye hazırım. Saat akşam 8, havaalanındayız. Yeni tanıştığım yol arkadaşımla çıktım yola. Tabi ki bavul krizi yaşadık yaşamaz olur muyuz? Neyse ki 2. bavul parası verdiğimizden elimizde çok eşya taşımayacaktık. 10:20 deki uçağımıza bindik ve anladım ki....gidiyorum.... Size biraz planımızdan bahsedeyim. Ucuza getirdiğimiz biletimiz ile birlikte bize 2 günlük yolculuk sunuldu. Evet. 2 saatlik yolu 2 günde gidecektik. İstikamet Yunanistan!. Daha uçağa binmeden, bizi uçağa götüren otobüsümüzde sesli bir şekilde dua eden abimiz bizi biraz ürküttü. Hani malum, yanlışlıkla mefta olmak istemeyiz. Sapasağlam ulaştık uçağa ama gördüğümüz uçağı tek kişilik uçaklardan falan sandık o derece küçüktü. Tamam sakinim........... Yunanistan'a inene kadar bana yapılan uçak pervanesine kuş kaçma şakalarını dinledim. Eğlendim evet itiraf ediyorum. Tamam sonrasında indik uçaktan. Merhaba Yunanistaaaan!!!!. İşte herşeyin başladığı o an. 9 saatlik duraklamamız vardı ve arkadaşımın kuzeni Yunanistan'da çalışıyordu ve planımızda merkezde onunla buluşmaktı. Gece saat 11 civarı ve bizi Merkeze götürecek olan otobüse bindik. Biletlere verdiğimiz kişi başı 12 Euro sanki azmış gibi, biletçi abimiz arkadaşımın dönüş biletini tekrar makineye okuttu..... Hani bunu yazmasam çatlardım ahahahaha. Merkezde indiğimizde, ne internetimiz vardı nede iletişim kurabileceğimiz biri. Neyse ki civarda Mc bulduk ve free wifi olanağından faydalandık. Buluşmalar ayarlandı, tanıştık, güzel ve nezih bir mekana oturup yorgunluk içkilerimizi yudumladık. Bir kaç saatliğine de olsa yollarda gezinme ve çevreyi azda olsa tanıma fırsatı yakaladık. buradan Miray'a çok teşekkür ederiiiim. Günümüzü tabiki Mc cafede sondandırdık. Orasının bende farklı bir yeri var. Fazla ürkütücü şeyler oldu hazır mısınız? İşte o an. Bir kadın ansızın gelip bana saati sordu. Evet çok normal, cevap verdim. Sonrasında kadın oturduğu yerde cama bakarak elindeki kartlar ile oynamaya ve sanki karşısında biri varmışcasına konuşmaya başladı.Kadın tepkilerini arttırdıkça bizim ilgimizi daha fazla çekiyordu çünkü kadın hayali insanlarla konuşuyordu hatta kavga ediyordu. Zaten fazlası ile yorgunduk saat gece 3 civarıydı. Kadını gördükten sonra kalkma vaktinin geldiğini anladık. Evet artık bizi havaalanına götürecek otobüse bindik. Arkadaşım tabi ki tekrar bilet aldı ve kuzeni Miray ile vedalaştık. Çok şanslı görüyorum bizi çünkü o yorgunlukla uyuyakalmadan havaalanına varabildik.Uçağımızın kalkmasına daha yaklaşık 3 saat vardı ve biz ölmüştük. Arkadaşımın tavsiyesine uyarak 2 saat uyumaya karar verdik tabi tüm bu zaman içerisinde gözlerim lenslerden kıpkırmızı olmuştu.Sonunda Varşova'ya giden uçağa adımımızı attık. Daha uçağa girmeden, taktığımız şapkalardan olsa gerek, bir güvenlik görevlisi pasaportlarımızı görmek istedi,sadece bizimkini. Sanki şüpheliyiz.....Neyse neyse geçtik o faslı. Uçuşa gelelim. Doğrusu hiçbir şey hatırlamıyoruz o yolculuğa dair çünkü uyumuşuz...... İner inmez bavullarımızı aldık ve 3 saat sonra kalkacak olan otobüse doğru yol aldık. Tabiki buraları hızlı geçeceğim çünkü o kadar çok dışarı çıkıp içeri girdik ki. Soğuktan bahsetmeyeceğim bile. ÖLÜM. Sonunda otobüse bindik. Bekle bizi Bialystok. Otobüste de bedava internet vardı ve 5 saat sürdü yaklaşık olarak. Hava gittikçe soğuyordu, dışarısının beyazlaşmasından anlıyorduk. İndiğimizde artık tek istediğimiz şey bir şeyler yiyip uyumaktı, sadece uyumak. Mentor'um Sylvia bizi indiğimiz yerlerden aldı ve yurtlarımıza götürdü. Kötü haber şu ki, ikimizde farklı yurtlardaydık. Alfa,Beta,Gamma,Delta şeklinde giden bu yurtlarda ben Gammada o ise Betada kalacaktı. Benim için yıkım oldu bu.... Emirle ayrı yurtlarda olacağımız fikri beni fazlasıyla germişti. Evet adı Emir. Polonyaya hoşgeldik. Macera başladı....Devamı gelecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder